Popüler Yayınlar

26 Mart 2012 Pazartesi

Dünya Su Günü ve Mersin'in Gururu Aleyna Soğan....




Çevre,Orman ve Su Bakanı Prof. Dr. Veysel Eroğlu, ''22 Mart Dünya Su Günü'' dolayısıyla DSİ Genel Müdürlüğünde düzenlenen etkinliğe iştirak etti.Ankara Ticaret Odası Konferans Salonunda gerçekleştirilen etkinliğe DSİ Genel Müdürü Akif Özkaldı,Genel Müdür Yardımcıları Güven Karaçuha,Cüneyt Gerek,Ömer Özdemir ve Döndü Tatlıdil'in yanı sıra protokol mensupları,yarışamaya katılanların aileleri ve seçkin konuklar katılarak ayrı bir renk kattılar.


Prof. Dr. Veysel Eroğlu burada yaptığı konuşmada, su olmadan hayatın olamayacağını belirterek, dünyanın ve insanın dörtte üçünün sudan oluştuğunu söyledi.

Dünyadaki suyun yüzde 97,5'inin tuzlu, yüzde 2,5'inin tatlı su olduğuna oduğunu, tatlı suyun bir kısmının da buzullarda bulunduğunu ifade eden Prof. Dr. Eroğlu, ''Dolayısıyla kullanabileceğimiz tatlı su miktarı çok az. Bu suyu çok iyi korumamız, kirletmememiz, tasarruflu kullanmamız gerekir. Bu olmazsa olmaz'' diye konuştu.

Şehirlere sağlıklı ve yeterli su verilmediği zaman salgın hastalıklarortaya çıktığına dikkati çeken Çevre ve Orman Bakanı Prof. Dr. Veysel Eroğlu, Dünya Sağlık Örgütü'ne göre salgın hastalıkların yüzde 90'ının sudan geçen hastalıklar olduğunu belirtti.
Susuzluğun psikolojik rahatsızlıklara, bit salgınına ve suyun taşınması sebebiyle bel fıtığına bile neden olduğunu dile getiren Prof. Dr. Veysel Eroğlu, şöyle devam etti:

''Su verilmesinin yatırım maliyeti su verilmemesinin faturasından çok daha düşüktür. Bunu İstanbul'da hesap ettim. Geçmişte su verilmemesinden dolayı İstanbul'da 650 bin adet depo yapılmış. Her birinin maliyeti o zamanın parasıyla 20 milyar idi. 650 çarpı 20 milyar, o zamanki parayla 13 katrilyon eder. 13 katrilyon sadece deponun maliyeti. Halbuki biz İstanbul'daki bütün su meselesini 2040 yılına kadar 3-3,5 katrilyona hallettik.''

Her İki Kişiden Birisi Bizim Getirdiğimiz Suyu İçiyor

Prof. Dr. Eroğlu, eskiden DSİ'nin nüfusu 100 binden büyük illere su götürmek ile mükellef olduğunu, ancak yapılan düzenleme ile DSİ'nin bütün belediyelere hizmet vermekle mükellef hale getirildiğini söyledi.

1950'li yıllarda Siirt'i başka bir yere taşımanın, Siirt'e su götürmekten daha ucuz olduğunun söylendiğini belirten Çevre ve Orman Bakanı Prof. Dr. Veysel Eroğlu, yapılan çalışmalar ile Siirt'in su sorununun çözüldüğünü ifade etti.

Yerleşim yerlerinin altyapı sorunları olduğuna işaret eden Prof. Dr. Veysel Eroğlu, şöyle konuştu:

''Biz suyu şehrin deposuna kadar getiriyoruz. Burada sayın belediye başkanlarına şunu özellikle ifade etmek istiyorum. Suyu getirdikten sonra şehir içindeki dağıtımı, ana dağıtım hatları, şebeke, su kumanda sisteminin en mükemmel şekilde yapılaması lazım. Ben İSKİ Genel Müdürü olmadan önce İstanbul'daki su kaybı yüzde 65 idi. Bu gerçekten kabul edilemez. Şu anda pek çok şehrimizdeki su kayıpları ortalama yüzde 50 civarında. Ben belediye başkanlarından şunu rica ediyorum, festivallerle falan uğraşacaklarına, otursunlar sağlıklı bir altyapıyı tesis etsinler diyorum. Biz de bakanlık olarak, hükümet olarak her türlü desteği vermeye hazırız. Şehrin şebekesinin sağlıklı olması lazım.''

Prof. Dr. Eroğlu, hükümetleri döneminde 33 milyon kişinin ihtiyacını karşılayacak suyu getirdiklerini belirterek, ''Her iki kişiden birisi bizim getirdiğimiz suyu içmektedir, kullanmaktadır'' dedi.

Türkiye'deki her üç ampulden birinin DSİ'nin sağladığı temiz, yenilenebilir, en ucuz ve en temiz enerji kaynağı olan hidroelektrik enerji kaynağından sağlandığına işaret eden Çevre ve Orman Bakanı Prof. Dr. Veysel Eroğlu, Türkiye'nin baraj, gölet ve hidroelektrik santrali yapmaya mecbur olduğunu, bunların ''keyif için yapılmadığını'' ifa
Türkiye'de Barajların ve Göletlerin Yapılmasının Zaruret

Türkiye'de barajların ve göletlerin yapılmasının zaruret, coğrafi ve teknik bir mecburiyet olduğunu belirten Prof. Dr. Veysel Eroğlu, baraj ve gölet yapılmazsa şehirlere ve sanayiye su verilemeyeceğini söyleyerek şöyle devam etti:

''Lütfen aklımızı başımıza alalım. Bazı tuzu kuru kişiler işin havasında, bunu özellikle vurgulamak istiyorum. Hidroelektrik santraller en ucuz, en çevreci, en emin yenilenebilir bir enerji kaynağıdır. Bundan istifade etmemek tamamen akılsızlıktır. Çevreye hiçbir zararı yoktur. Bir köye götürülen yol inşaatı kadar çevreye mahzuru yoktur. Ama nedense enerjiyle alakalı bazı kurum ve kuruluşlar, sivil toplum kuruluşları halkı galeyana getiriyorlar.
de etti.
Enerjide çeşitliliği, arz güvenliğini, ucuz enerji teminini, yerli kaynakları harekete geçirmezsek dışarıya bağımlı oluruz. Zaten enerjide yüzde 73 oranında dışarıya bağımlıyız. Kalkıp bunları da feda edersek, tamamen bağlı oluruz. Türkiye'nin bunu kaldıracak durumu da yoktur. O bakımdan hidroelektrik enerji kaynaklarımızı, potansiyelimizi kullanmaya devam edeceğiz. Bu konuda DSİ'ye önemli görevler düşüyor. Bilhassa bölge müdürlerimizin vatandaşları ziyaret etmesi gerekir. Bazıları diyor ki, hidroelektrik santrallerinden geçen su zehirli olurmuş, bütün fındıkları kuruturmuş. Ele değse bile yakarmış. Asitikmiş... Bunlar saçma sapan şeyler. Benim bölge müdürüm, şube müdürüm, mühendisin vatandaşa bunun, un öğüten değirmenden farklı olmadığını, nehirdeki can suyunun asla kesilmeyeceğini, bunu garanti ettiğini, uymayanlara çok büyük ceza verildiğini söylemesi gerekir.''

Doğu Karadeniz bölgesinde yağışların 50 yıl içinde yüzde 20 oranında artacağını, anlık yağışların meydana geleceğini belirten Çevre ve Orman Bakanı Prof. Dr. Veysel Eroğlu, bunun sel demek olduğuna işaret etti.
Çevre ve Orman Bakanı Prof. Dr. Veysel Eroğlu, konuşmasının ardından DSİ Genel Müdürlüğü tarafından ''22 Mart Dünya Su Günü'' sebebiyle düzenlenen afiş, fotoğraf, komposizyon ve resim yarışmalarında dereceye girenlere plaket ve ödüllerini verdi.
Mersin'in gururu Toros Koleji öğrencisi ve Resimde Türkiye İkincisi olan Aleyna Soğan'ın ödülünü Bakan Eroğlu takdim etti ve Soğan'ın resimlerini inceledi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder